Bayrampaşa Mutlu Son Hizmeti Ebru

Bayrampaşa Mutlu Son

Bayrampaşa Mutlu Son Rüzgârlı yanda hava serindi; fakat rüzgâr altı

yanda, ateş yabansı bir kol benzer biçimde uzanıyor, çocukların

saçlarının uçlarını kavuruveriyordu dakikasında. Terli

yüzlerinde akşam rüzgârını hissedenler, bu serinliğin keyfini

sürmek için bir an duraklıyorlar, bitik olduklarının farkına

varıyorlardı o süre. Ve paramparça kayalıkların arasındaki

gölgeli yerlere atıyorlardı kendilerini. Salkım saçak alev hızla

küçüldü; sonra odun yığını, kül şeklinde hafif bir ses çıkararak

çöktü. Kıvılcımlar devasa bir ağaç benzer biçimde yükseldi, yan yattı,

rüzgâra kapılıp dağıldı. Köpekler benzer biçimde yerde soluk soluğaydı

çocuklar.

Ralph, başını kollarının üstünden kaldırdı:

“İşe yaramadı bu.”

Roger, becerikli haller takınarak sıcak tozlara tükürdü:

Bayrampaşa Mutlu Son

“Ne demek istiyorsun yani?”

“Hiç duman yoktu. Ancak alev vardı.”

Domuzcuk, iki kaya arasında bir köşeye yerleşmiş,

kucağında denizkabuğu, oturuyordu.

“İşe yarayacak bir ateş yakamadık” dedi. “böyle bir ateşin

sönmesini engelleyemeyiz, ne kadar uğraşırsak uğraşalım.”

Jack, Domuzcuk’u küçümsercesine konuştu:

“Sanki sen çok uğraştın da! Oturup durdun bir tek.”

Simon, kolunu yüzüne sürüp yanağına kara bir leke

yayarak,

“Gözlüğünü kullandık” dedi. “O da böyle yardım etti

bizlere.”

Haklı bir öfkeye kapılan Domuzcuk,

“Denizkabuğu bende”

dedi. “Bırakın da ben mevzuşayım.”

Jack,

“Denizkabuğu dağın tepesinde geçerli değil” dedi.

“Onun için kapat çeneni.”

“Denizkabuğu benim elimde.”

Maurice,

“Ateşe yeşil dallar atmalı,

” dedi. “Duman

yapmanın en iyi yolu budur.”

“Denizkabuğu bende…”

Jack, hışımla döndü:

“Sen çeneni kapatacak mısın!”

Domuzcuk sindi. Ralph, denizkabuğunu Domuzcuk’un

elinden aldı; çevreında halkalanan çocuklara baktı:

“Ateşle uğraşacak belirli kişiler olmalı. Oralara bir gemi

gelebilir herhangi bir gün.” Elini kaldırıp, gerilmiş bir tel şeklinde

çevrelerini saran ufku gösterdi. “Eğer hep işaret verebilirsek,

o zaman gelirler, bizi alıp gdolayırler. Bir şey daha var: Daha

çok kurallarımız olmalı. Denizkabuğu nerede ise, orada

toplantı var anlamına gelir. İster aşağıda olsun, ister burada.”

Çocuklar bunu doğru buldular. Konuşmak için ağzını açan

Domuzcuk, Jack’ın ona bakmış olduğunı görünce, gene ağzını

kapadı. Jack, denizkabuğunu almak için elini uzattı. Ayağa

kalktı; bu güzel ve çabucak kırılabilecek şeyi, isten kararmış

ellerinde dikkatle tuttu:

“Ben de Ralph’tan yanayım. Kurallarımız olmalı ve bu

kurallara uymalıyız. Ne de olsa, vahşiler değiliz hepimiz. Biz

İngiliziz ve İngilizler her şeyi en iyi halde yaparlar. Demek

ki, doğru olanı yapmalıyız biz de.”

Ralph’a doğru yürüdü: